KELEPÇE – BİR KARDEŞLİK HİKÂYESİ
İşin aslı şudur: Sağ el ve sol el kardeştirler. Sağ kol ve sol kol kardeştirler. Özgürken, parmaklar birbirine kenetlenir. Dirseklerden bükülen kollar, birbirine dolanır. Bilek, bileğin üzerinden kavranır. Böyle böyle perçinlenir bu birliktelik. Hürriyetin gasp edildiğinde de hikâye yine bileklerden başlar. Sağ bilek ve sol bilek, gümüş-gri-kurşuni renkte bileziklerle birbirine raptedilir. Rabıtayı sağlayan, iki bileziği birbirine bağlayan zincirdir. Kelepçe: Bileklerin kardeşliği.
Bir tutuklunun yoksunluk macerası kelepçe ile başlar. Evinden ayrıldıktan sonra artık onunla birliktedir. Göbeğin altında mı birleşecek bilekler, belin üstünde mi? Cevap, kilidi elinde tutanın tasarrufunda. Nezarethanenin ve hapishanenin dışında, vücudun ayrılmaz parçalarından birisi oluverir. Metalik ve boğuk edalı bir şarkıya benzeyen sesiyle bilekleri kavrar ve sessizce kilitlenir. Kilidi ses çıkarmaz. Zira incitmek istemez diliyle dahi bilekleri.
Öyle olması zorunlu mudur peki? Değildir. İyi ama neden öyledir? İşte öyledir. Bileklerin efendisi olduğunu vehmeden şımarık, zehirlenmiş zorba öyle ister. Eyvallah. Önce gücüne gider insanın, gururu incinir. Sonra sonra alışılır. Kelepçeye değil, gururunun incinmesine. Trajik olan da budur.
Sağ elin sol ele hiçbir üstünlüğü olmadığının ikazcısıdır aynı zamanda. Bir çizgi üzerinde halkalanmış bilekler eşitliğin, mağduriyetin, masumiyetin çelikten şiirini okurlar. Halkalar bilekleri okşar. Parmaklar kâh kenetlenir, kâh üst üste biner: Parmakların kardeşliği.
Bileklerin birinin ucundan bir yumruk başak verince, hemen diğeri de göverir: Yumrukların kardeşliği.
Bir el, aldığını gizlemez diğerinden: Ellerin kardeşliği.
Harflerinden kelimeler türetirsiniz: Kel, kele, kelep, kep, kelp, kepçe, keçe, kelpçe, ek, el, elek, leke, leçe, peçe, pek, çek… Harflerin kardeşliği.
Cisminden bahsettik. Kelepçenin bir de bileşenleri var. Kelepçe takılan, takan ve taktıran. Takan aynı zamanda çıkaran da olur. Taktıran, zulmün mimarı. Kelepçeyi takan, gün gelir de o çelik halkalar kendi bileklerine de geçirilir mi endişesine sahipse insaflı, değilse umursamaz. Emir kulu olduğundan dolayı kayıtsız. Kelepçeyi taktıran, onu kendi bileklerine yakıştırmayan mütekebbir. Hayatın sürprizlerinden habersiz. Feleğin çarkının ha bire döndüğünden gafil.
Kelepçe, harflerinin çağrışımı ile dilekçeyi de hatırlatır. Arz-ı hal dilekçesi, Yaratana: Allah’ım! Sen her şeyi işiten, gören ve bilensin. Ben unutsam bile. İşte ellerim, işte bileklerim. Bir araya getirildi. Ve Sana uzandı. Sana açıldı. Bom boş. Lütfedersen boş çevirmezsin. Doldurursun. Avuçlarımı da kalbimi de. Ve geleceğimi de. Senin her şeye gücün yeter.