O YOL BİR ZAMANLAR – 3
Nedense yürümenin mekânını, zamanını, süresini ve hızını çoğunlukla sağlık ekseninde planlarız. Süregelen alışkanlıklardan ötürü olsa gerek. Sağlıklı yaşam için yürümek düşüncesini öncelediğimizde, adamlarımızla zihnimiz arasında doğal olarak sağlığa dair his ve düşünceler titreşir. Bununla beraber yürümekle elde edilebilen diğer getirilerin tali olarak ve birçoğunun da farkında olunmadan kazanıldığının sonradan farkına varırız. Bunun sebebi ise yürüme biçimimizi hedef ve amaçlarımızın belirlemesidir.
İsteyen istediği yerde, zamanda, istediği biçimde ve belirlediği amaç doğrultusunda yürümekte özgürdür. İlerleyen bölümlerde bahsi geçecek olan yürümeye dair onlarca önermenin tamamı birer seçenekten ibarettir.
Amacımız yürüme biçimimizi belirlediğine göre, çıtayı ne kadar yüksekte tutarsak kazanımlarımız da o denli çok olacaktır. Bana göre çıtanın yükseltilebileceği en uç nokta, yürümenin bir “kâinatı okuma ve tefekkür” biçimi olarak icra edilmesiyle oluşturulabilir. Düşünce ve tasavvurda bu genişliği elde ettiğimizde diğer kazanımların birçoğuna zaten otomatik olarak sahip oluruz. Gözümüzü ne kadar uzak ufuklarda gezdirirsek görüş sahamızın içine o derecede çok nesne ve hadise girecektir. Tabii ki bu da ilerleyen bölümlerde karşımıza çıkacak birçok seçenek gibi sadece bir öneridir. Burada yazılı olanların tamamen dışında, kişisel bir tarz geliştirmekse okurun tercihine bağlı. Nihayetinde yazdıklarımız bir yürüyüş talimatnamesi değil, yürümenin anlamına dair çıktığımız ufuk turunun bazı izdüşümlerinden ibaret bir deneme. Gereklilik kipiyle kurulu cümlelerin birer buyruk olarak değil metnin akışından doğan sözdizimsel bir tercih olarak görülmesini isterim.
En uçta olmasa da, geniş bir çerçeveden bakıldığında bu çalışmanın bir amacı da yürümek bağlamında varlık sorgulamasının imkânlarını araştırmak, görmek ve başkaları için de görünür kılmaktır. Gerçi bu (yani varlık sorgulaması) çok iddialı ve zor bir uğraş. Psikolojinin, felsefenin ve dinin disiplinlerini senkronize bir biçimde yorumlamayı gerektiriyor. Biz ise burada yetkinlik iddiasında bulunmadan, mümkün olduğunca “yürümek” kavramının etrafında dolanacağız. Yerine göre literatürü yoklayıp, hepsi de birbirinden kıymetli olan emeklerden yararlanarak veya bu eserleri işaret ederek, yerine göre de kişisel deneyimlerden hareketle, fakat suni genelleştirmelere tevessül etmeden, atılan adımların sayfalardaki izlerine dokunacağız. Kadimden bu yana yapılmış yürüyüşlerden, hafızalarda ya da kitaplarda izi kalmış olanlardan bir derleme ile o güzel yürüyüşlerin sahiplerini yâd edeceğiz. Böylece bu süreç aynı zamanda yürümenin anlamına dair bir potpuriye de dönüşmüş olacak. Ve son olarak da yürümenin ilahi kelamdaki buyruklar bağlamında ne ifade ettiğinin -anlayabildiğimiz kadarıyla- okumasını yapacağız.
Yürümek gibi, sübjektivitesi oldukça yüksek bir konuda başkalarının (ve elbette bu satırları yazanın) deneyimlerini de ihtiva eden yer yer beylik laflar dinlemek can sıkıcı olabilir. Metni kurarken her ne kadar ukalalık sınırlarında dolaşmamaya gayret gösterdiysem de, okur bu yönde bir intiba edinirse, tespitlerini yazarın nefsiyle muharebelerinde yenik düştüğü demler olarak not edebilir.