HAYATIN OLAĞAN AKIŞI ya da HAYAT OLAĞAN AKAR MI?

 

“Hayatın olağan akışı” bağımlı bir kavram. Zamana, mekâna ve kişiye göre farklılık gösteriyor. Kavramın anlaşılabilmesi için öncelikle hayat, olağanlık ve akış kavramlarının[1] açıklanması gerek. Ne yürürlükteki mevzuatta ne de hukuk doktrininde bu yönde bir çalışma yok. Bununla birlikte, hukukun temel kavramları içerisinde ve güncel hukuk literatüründe rastlanmayan bu nitelemeye son yıllarda kimi hukuk uygulayıcıları tarafından oldukça rağbet gösteriliyor. İddianamelerde ve mahkeme kararlarında kullanılıyor.

Kelimelerin sözlük anlamlarının birleştirilmesi ile hukuki bir terim üretilemeyeceği açık. Hayatın olağan akışı (HOA) hukuki bir terim olarak kabul edilecekse, bunun hukuk bilimi içerisinde tutarlı bir izahının olması gerekir. Ve aynı zamanda mahkeme kararlarındaki ve içtihatlardaki uygulamasını gösteren somut örnekleri var olmalıdır.

Sosyal bilimlerde bir kavramın ölçülebilir olması metodoloji açısından elzemdir. Kişilere yönelik olağanlığın ölçülebilmesinde “gözlemleme” dışındaki yöntemlerin işe yararlığı şüphelidir. Gözlemleme yönteminde de gözlemcinin becerileri, tutarlılığı, önyargıları, tarafsızlığı, isabetli olup olmadığı gibi kriterler önemli etkenlerdir. Bu durumda, olağan olanı tanımlamak neredeyse imkânsızdır. Yine de bir orta yol bulmak gerekecekse kişisel bir HOA pratiğini ortaya koymak için, söz konusu kişinin hayatındaki paydaşların (meslek, ikamet yeri, cinsiyet, yaş, psikolojik yapı vb.) dikkate alınarak ortalama bir değerlendirme yapılabilir. Bu şekilde ortaya çıkarılacak bilgi ise sadece bir “değerlendirme” olacaktır. Fakat nasıl oluşturulursa oluşturulsun, sonuçta bu değerlendirme “sübjektif”tir.

Bir kişinin hayatının herhangi bir diliminde, olağanlıkların dışında yaşanmışlıklar görmek mümkündür. Hayat her zaman olağan akmaz, olağan yaşanmaz. Kaldı ki nesnel bir olağan belirlemek, bunu ölçmek ya da tespit etmek neredeyse imkânsızdır.

Her olayın/fiilin HOA uygun olup olmadığının kendi özel şartları (kime göre, neye göre, hangi bağlamda) içinde ele alınması zorunludur. Bu yapılmazsa kişisel deneyimler karar vericileri yanıltıcı bir mahiyette tezahür edebilir. Bu da adil karar verilmesinin önünde önemli bir engeldir.

Bir işçinin hayatının olağan akışı ile bir memurun, hâkimin, askerin, astronotun, hırsızın, bilim adamının, öğrencinin, çiftçinin, ev hanımının, çocuğun hayatının olağan akışları farklı farklıdır. Kişiler, bireysel eylemlerini kendi hayatlarının olağan akışı içerisinde izah edebilirler. Fakat kişisel bir eylemin/fiilin, insanlığın “birikimli ortak sermayesi” olan hayat içerisindeki olağanlığını irdelemek sağlıklı bir sonuca götürmez bizi.

ABD’nin Kaliforniya eyaletinde “Ölüm Vadisi” olarak bilinen bölgede “Racetrack Playa” olarak adlandırılan yerde, kuru çöl toprağı üzerinde “Yürüyen Kayalar” adı verilen, hareket eden taşların oluşturduğu izlerden dolayı ilginç görüntüler oluşmaktadır. Zemindeki izlerin, topraktan sızan yeraltı sularının soğuk çöl akşamlarında donması ve kuvvetli rüzgârların taşları itmesi sonucunda oluştuğu ancak 2014 yılında anlaşılabilmiş. Fotoğrafı görünce, görüntünün montaj olduğunu düşünüyorsunuz. Fakat açıklamayı okuyunca ikna oluyorsunuz. Bu görüntü hayatın olağan akışına uygun değil, fakat gerçek.

HOA kavramının mevcut mahkeme kararlarındaki kullanımında, hâkimlerin vicdani kanaat sınırlarının oldukça geniş tutulduğu görülüyor. Hukuk doktrininde kavram açıklanmamış. Mevzuatta açıklanmamış. İçtihatlarda kullanılmış fakat açıklanmamış. Bu belirsizliklere rağmen karar vericiler sınırları belli olmayacak şekilde kanaatlerini kararlarına yansıtmışlar. Kavramın, iddiada bulunmada veya hüküm tesis etmede kullanılmasının genel hukuk ilkelerine aykırı olduğu aşikâr.

Bununla birlikte savunma makamının sübjektif gerçekliklerini izah edebilmek adına bu kavramın sunduğu esneklikten yararlanması ise makul görülebilir. Zira “olağan olanı” açıklamak ancak bireysel yaşanmışlıklara değinildiği müddetçe makul ve haklı olabilir.

Bazı hukuk aktörleri, HOA kavramını bir ispat aracı olarak kullanma eğilimindeler. Hukuk doktrininde ve içtihatlarda ispat yükünden bahsedilmekte ve bu misyon, doktrindeki tanımlamalara dayandırılmakta, fakat HOA’dan bahsedilmemektedir. Kavramın tek başına, bir ispat aracı olarak kullanılması hukuktaki objektiflik ilkesi açısından da yanlıştır.

Kanunlarda ve doktrinde bir tanımlama yapılmadığına ve sınırları belirlenmediğine göre bu kavramı şüpheli/sanık aleyhine olacak şekilde kullanan iddia makamı ya da mahkeme, bunun tanımını yapmak ve sınırlarını çizmekle mükelleftir. Fakat her halükârda bu tanımlama mevzuattan kaynaklanmayacağı ve sübjektif değerlendirmeler barındıracağı için tartışmaya, itiraza ve yoruma açık olacaktır.

Bir eylemin ya da durumun HOA’na uygun olmadığının suç isnadı adına iddia edilebilmesi ya da mahkeme kararında gerekçe olarak kullanılabilmesi için öncelikle HOA’nın ne şekilde cereyan ettiği açıklanmalıdır. Aksi takdirde kavram soyut bir sınırsızlık içinde ve şüpheli ya da sanık aleyhine kullanılarak yanlış hüküm verilmesine ya da istismara açık hale dönüşmesine neden olur. Nihayetinde de ortaya konacak iddia ya da verilecek karar masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı bağlamında problemli hale gelir ve yargılamayı sakatlar. Bu durumda “hayatın olağan akışı” kavramının suçlamanın ispat aracı olmasından ziyade masumiyetin ispat aracı olarak kullanılması daha yerinde olacaktır denebilir.

Mesleki bir fiil suç konusu yapılmışsa o meslekle ilgili HOA nasıldır? Kişisel bir eylem suç konusu yapılmışsa ilgili kişinin HOA nasıldır? Bu tespitleri kim yapacak?

Yargıçların deneyimleri mutlaka kıymetlidir. Fakat bu kavramı kullanarak hüküm tesis etmede bu deneyimler ne kadar objektif, tarafsız ve hakkaniyet ilkelerine uygun olabilir? Doğal afetler, savaş hali, darbe teşebbüsü vb. HOA’na uygun mudur, değil midir? Kişinin, yürürlükteki mevzuata uygun işlem yürütmesi HOA’na uygundur denebilir mi? Onlarca soru ve onlarca gri alan var.

“Hayatın olağan akışı” bir gerçeklik olabileceği gibi, vehim, zan, şüphe, hayal veya kurgu ya da iyi kurgulandığında bir yanıltmaca olabilir.

[1] Hayat: Canlı, sağ olma durumu. İçinde yaşanılan şartların bütünü, yaşantı. Yaşamayı sağlayan şartların bütünü. Olağan: Sık sık olan, olagelen, doğal, tabii. Alışılmış olan, normal. Akış: Geçip gitme, sürüp gitme. Belirlenen biçimde, kurallarına ve doğasına uygun olarak gerçekleşme. (TDK Sözlük)

An: Felsefede şuurun bir bütün olarak kavradığı zamanın en küçük dilimi, belli ve bölünmez bir noktası; bir zamanı vasıtasız ve aralıksız bir şekilde takip eden bir başka zamandan ayıran süresiz fasıla olarak kabul edilir. (İslam Ansiklopedisi)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir