ERDOĞAN, 104 AMİRAL BİLDİRİSİNDEN ÖNCEDEN HABERDAR MIYDI?

 

15 Temmuz taktiği, 104 Amiral bildirisinde de işe yaradı. Erdoğan, bu bildiri vesilesiyle bir kere daha, devlet kurumları ve siyasi partiler üzerindeki baskı ve vesayetini devam ettirmenin ve seçime giden yolların taşlarını döşüyor.

Öncesi ve sonrasıyla 15 Temmuzda ortaya konan süreç yönetiminin, benzer şekilde ve daha basit bir biçimde 104 Amiral bildirisi için de işletildiği anlaşılıyor.

Erdoğan, bu bildiri sürecine hazırlıksız yakalanmadı. Zira hazırlıksız yakalanmış olsaydı dengesiz ve sert açıklamalar yapardı. Bunun geçmişte birçok örneği var. Kimi basın toplantılarında kendisine ummadığı bir yerden soru geldiğinde suratını ekşitip, çok sert karşılıklar verdiğini biliyoruz. Fakat bildiri süreci ile ilgili yaptığı açıklamaların, tıpkı 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi gayet serinkanlı, önceden hazırlık yapıldığının işaretleri ile dolu ve ileriye dönük atacağı adımların taşlarını döşeyecek şekilde olduğu görülüyor.

Üstelik bu durum sadece Erdoğan için geçerli değil. Partisinin kurmaylarının yaptıkları açıklamalar da aynı minvalde. İçişleri Bakanlığına bağlı güvenlik bürokrasisinin hızlı bir şekilde harekete geçip açıklama yapması, birçok STK’nın ve bürokratik makamın benzer açıklamaları, bu düşüncenin doğruluğunu ortaya koyuyor. Nihayetinde, Erdoğan’dan yüksek voltajlı açıklama bekleyenler yanıldılar.

Hukuki kontrol süreçleri oldukça gevşetilmiş olan istihbari dinleme ve izleme mekanizmalarının, muhalif ya da potansiyel tehdit olarak görülen her kişi ve kurum hakkında Erdoğan’a bilgi taşımak için yarış içerisinde oldukları da bir gerçek. Bu noktada istihbarat birimlerinin 104 amiral bildirisinden, en başından itibaren bilgi sahibi oldukları ve gelişmeleri Erdoğan’a an be an aktardıkları kesin.

Diğer taraftan, bu bildiriyi imzalaması için teklif götürülen bazı kişilerin, ki bunların arasında fetömetre mucidi Cihat Yaycı da var, teklifi kabul etmedikleri bilgisi medyaya da yansıdı. Bu kişilerden bazılarının birinci elden konu hakkında elde ettikleri bilgileri Erdoğan’a ulaştırmak üzere bir yerlere not etmeleri ihtimalini de göz önünde bulundurmak zorundayız.

Erdoğan tarafından 15 Temmuz’da ortaya konan süreç yönetim biçimiyle amirallerin bildiri yayınlamasıyla ortaya çıkmış olan sürecin yönetimi, tarz olarak aşağı yukarı aynı. Bir tek fark var. 15 Temmuz’da daha geniş ve uzun soluklu hazırlık yapılmıştı.

Amirallerin bildiri yayınlama sürecini daha başlangıçtan itibaren haber almış olan Erdoğan ve AKP’nin kontrolündeki güvenlik bürokrasisi, bildiri henüz yayınlanmadan, bu süreçten en kârlı şekilde nasıl çıkarılacağına dair hal tarzlarını oluşturdular. Görünen o ki bu hal tarzı içerisinde en kuvvetli seçenek CHP’nin ve İyi Parti’nin muhalefet gücünün kırılması için hazırlık yapılması oldu. Meral Akşener, “zevzeklik” açıklaması ile ön alarak Erdoğan’ın bu hamlelerini etkisizleştirmeyi kısmen başarmış görünüyor. Ne kadar başarılı olduğunu zaman gösterecek.

Erdoğan’ın bu bildiri olayını bu kadarcık bir kârla kapatmasını beklememeliyiz. CHP, İyi Parti, Balyoz, Ergenekon, darbe, 15 Temmuz, FETÖ vb. yakın dönemin “şeytani” kavramları, siyasal hedeflerini gerçekleştirmek üzere harmanlayarak kullanacağı kesin. Bundan sonrası için öyle zannediyorum ki, kim FETÖ’cü, kim darbeci, kim CHP’li fark etmeyecek. Bütün muhalif kesimler tek kalemde darbeci, hain ve “şeytan” ötekileştirmesi ile federatif bir düşman gibi kabul ve ilan edilecek.

Yani Erdoğan, ufuktaki ilk seçimin hazırlığını ve karşısına rakip olarak seçtiği tırnak içinde “düşman”ı şimdiden ortaya koyuyor. Zira artık şu gerçeği gördü: Tek başına kötü bir CHP, tek başına şeytan bir FETÖ, tek başına darbeci  Ergenekon, darbeci Balyoz vb. söylemler halkta istedikleri seviyede reaksiyon oluşturmuyor. Bunun yerine bu “şer” şebekelerinin hepsinin omuz omuza verip güç birliği ettikleri, Erdoğan’ı devirmek üzere birleştikleri ve büyük bir düşman olduklarını beyinlere kazıyacak. Bu tehdidi bertaraf etmek için de canla başla çalışacaklarını ve hatta bu uğurda illegal bir takım operasyonel faaliyetlerin de meşru görülmesi gerektiğine dair algı operasyonları icra etmekten de çekinmeyeceklerdir. Halk üzerinde bu yönde bir algı oluşturmaya gayret ettiklerini düşünüyorum.

Bu hesap tutar mı, bilmiyorum. Bunu zaman gösterecek. Erdoğan, seçmeni çok iyi tanıdığını düşünüyor. Karşısındaki zayıf ve güç birliği oluşturmaktan aciz muhalefeti de iyi tanıyor, iyi gözlemliyor. Ve bu durumu bir avantaja dönüştürmenin yol ve yöntemlerini de rahat bir şekilde bulabiliyor. Tıpkı 104 amiral bildirisi sürecinde olduğu gibi.

Bu iş, yeni bir darbe senaryosu iddiasının devreye konmasına kadar gider: 15 Temmuz FETÖ darbesiydi, şimdi de Kemalist-Ergenekoncu-Balyozcu bileşimin darbe teşebbüsü var. CHP de bu işin destekçisi, hatta organizatörlerinden birisi. Bu söylemin meydanlarda işe yaraması için ise şimdiden altının doldurulması gerekiyordu. Amirallerin bildirisine bu açıdan da bakmakta yarar var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir